Tarihçe
Çengel Pazarı
Malazgirt savaşında Türklerin Anadoluya girişi ile gelen Türk boylarından Küçük Kızık, Büyük Kızık, Kayı ve Nazlılar Köroğlu dağlarının eteklerinde şimdi yine o isimlerle adlandırılan yerlere yerleşmişlerdir. Keşanuz adıyla bir Rum köyüymüş. Yukarda adı geçen öbür üç köyde ismi Keşanuz olan Rum şahsın kardeşleriymiş (Girindos, Minaros, İstanos) dört çocuğu varmış ve bu köylere çocuklarının adını vermiş bunları büyüklerimiz böyle anlatırlardı. Onların anlattıklarına dayanarak ve bu isimleri Osmanlı arşivlerinde de görmekteyiz. Burada isimleri geçen Rumlar ve Türk boylarının hepsi bir arada Çengel pazarında ticaret yaptıkları dededen oğla anlatılmaktadır. Mehmet Keleş’in dedesinin anlattıklarına göre o bölgede bulunan bütün topluluklar Kara çalının tepesindeki düzlükte şimdi Çengel kaya denilen yerde kurulan Çengel Pazarında ticaret yaparlarmış. Bizim dip dedelerimiz buranın Pazar başkanlığını yaparmış ve Bağdat-İstanbul hattı olan Bağdat yolu da Çengel Pazarının beş yüz altı yüz metre ilerisinden geçermiş. Bu yol üzerinde Emürün Taş Kestiği denilen mevkide bir han varmış Burada insan eliyle yapılmış düzyazılı işlemeli oval türlü şekillerde taşlat mevcuttur. Bu taşların bir kısmı da kayıptır.
Kıtlık
Dedelerimizin doksan kıtlığı diye adlandırırlar. Bu tarihte kasabamızda kıtlık dolayısıyla halk kasabadan göç etmek zorunda kalmıştır. Bu göç esnasında kasbamız halkı beş altı zengin ağadan biri diğerlerine “onların ekmeğe, bizimde adama ihtiyacımız var, onlar bizsiz, biz onlarsız olamayız” demiş ve diğer ağaları ikna etmiş. Yetişebildikleri köylüleri geri çevirmişler ve yetişemedikleri gitmiş.
Gittikleri yerlerde tesbit edebildiğimiz yerler şunlardır:
• Elbeyli – İznik
• Ömerli Köyü – İznik
• Biga – Çanakkale
• Çan – Çanakkale
Alay Beyi
Hangi tarihte yaşadığı bilinmemektedir.
Dikmen Kalesi’nin eteklerindedir. Alaybeyi’nin gerçek ismini de bilen yoktur. Buradan askere gitmiş ve alaybeyi olmuştur. Başarılı bir askermiş. Başarısından dolayı padişah "oğlum sana mükafat olarak ne verelim, ne vermemizi istersin" demiş, O da cevap olarak "Bana Çerkes Yolu’ndan üstünü verseniz yeter" demiş. Komutanı da "oğlum oranın etrafını ne kadar zamanda dolaşabilirsin" demiş. O da “bir sigara içene kadar” demiş ve oraların sahibi olmuş.
Alay Beyi buraya bir alayla gelmiş ve yerleşmiş ve burada çok lüks bir hayat yaşamaya başlamış. Alay Beyi arkadaşlarıyla sohbetlerle, eğlencelerle bu servetini kaybetmeye başlamış. Yine bir gün arkadaşlarıyla sohbet ederken çoban gelmiş. Çobana demiş ki: "Danaları bağladın mı?" . Çoban da: "Bi ala dana ha bağla ha bağlama" demiş. O varlıklı Alay Beyi’nin sadece aladanası kalmıştır. Yine bir gün otururken "neler geldi geçti felekten, duyulmadı kır atta geçti elekten" demiş. Hanımı o sırada ekmek pişirmek için kıratın parasıyla alınan unu elekten eliyormuştu. Kadın hemen boğazında ki dizge altınları çıkarıp Alay Beyi’ne vermiş. "Git hemen kıratı getir" demiş. Alaybo ismini de buradan alıyor.
Burada evinin duvarları daha mevcut olarak duruyor. Şimdi aynı yerde bir davar ağılı var. Ahmet Akgül (Çakmak) 1996 yılında yaptırdı.
Köprüyü Götüren Sel
Güdül'e giderken yol üzerinde bulunan köprüyü ve daha bir çok ağaç, tarla, bağ ve bahçeyi götüren sel fotoğrafları.